Kinden Nasıl Kurtuluruz

IMG_4244.jpg
 

“Her kötü niyetle birlikte her tür kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve sövgü sizden uzak olsun (kaldırılsın). Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatlı olun.  Tanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. (Efesliler 4:31)

Bunun için, sevgili çocuklar olarak Tanrı’yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve kendisini bizim için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı’ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 5:2)

Bu ayetlerde diyor ki, “her tür kin….sizden kaldırılsın.” Bunu nasıl yapabileceğimizi ve niçin yapmamız gerektiğini anlatmadan önce, çok önemli bir temel anlayış lazımdır. Burada en önemli şey İsa Mesih’in çarmıha giderek bize ne anlatmak istediğidir. Biz de tüm hareketlerimizde O’nu örnek almalıyız.

Eski Antlaşmada “Naomi” isimli bir kadın vardı, adı “Hoş” anlamına geliyordu. Naomi ve ailesi İsrail’den başka bir ülkeye göç ettiler. 10 yıl içinde, önce kocası, daha sonra da iki oğlu hayatlarını kaybettiler. Naomi, bu konuda, gelinleriyle konuşurken, “Bakın, kızlarım, benim acım sizinkinden de büyük,” dedi. Bunu söylerken, kendinin mi yoksa gelinlerinin mi acısının daha büyük olduğunu kıyaslamak istiyordu? “Beni “Naomi” değil, “Mara” diye çağırın dedi. Bütün bu başıma gelenlerden sonra bu daha doğru olmaz mı. Giderken bir şeyim vardı, şimdi ise, elim boş, tüm sevdiklerim öldü. Başıma gelmeyen, felaket kalmadı.” (Rut 1:20-21)

Naomi Tanrı’ya karşı kin besliyordu. Tanrı, Naomi’nin kocasını ve oğullarını almıştı ve Naomi bunun için Tanrı’yı suçluyordu. 3 ayette 5 kere Tanrı’yı sorumlu gördü.

Bugünlerde böyle kin besleyen insanlar çok var. Sadece kindar değiller, kindar olmaktan hoşlanıyorlar. Bir türlü bu histen zevk alıyorlar, bu his onlara gıda gibi geliyor. Eğer kinleri olmazsa ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Sanki, yaşama sebebi ortadan kalkacak gibi. Kin beslemekten zevk alıyorlar.

Dünyada ve kilisede böyle kin dolu kişileri tanıyoruz. Kindar birini anlamak çok kolaydır. Gülseler bile gözlerinden belli olur. Seslerinin tonundan duyabilirsiniz. Kendilerinin kini olmadıklarını iddia etseler bile bu kolayca anlaşılır. Kin beslemek onların hayatının merkezidir ve her şeyi etkiler.

Naomi’dan başka da Kutsal Kitap’ın içinde birçok kindar kiş vardır. Yunus kindar bir adamdı. Tanrı ona sordu, “Keneotu yüzünden öfkelenmeye hakkın var mı? Yunus, ‘Elbette hakkım var, ölesiye öfkeliyim,’ diye karşılık verdi.” (Yunus 4:9) Yunus öfkelenmeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Tanrı’nın insanları affetmesini yanlış buluyordu. Onları affetmesini istemiyordu.

İnsanlar darılmaktan hoşlanıyorlar. Ama baştaki ayetler “kin sizden uzak olsun,” diye şart koyuyor bize, hem de iyi yürekli ve şefkatli olun da diyor.

Burada kafamıza bir soru geliyor. Aynı zamanda hem kinli hem de iyi yürekli ve şefkatli olmak mümkün müdür? Bunlar insanın içinde olan iki ayrı davranıştırlar. “İyi yürek,” yürek iyi demektir. Kin de insanın içindedir. Aynı zamanda hem iyi yürekli hem de kinli olmak imkansızdır.

Pavlus diyor ki, “kininizden kurtulun, birbirinize karşı, iyi yürekli ve şefkatli olun.” O yüzden hayatımızda kin olmaması lazım. Ama bundan kurtulmadan önce, kinimizin ne olduğunu ve onu hayatımızdan uzaklaştırmak zorunda olduğumuzu idrak etmemiz lazımdır.

Başkasının kinli olmasını anlamak kolaydır. Ama kendimizde aynı şeyi görmek o kadar kolay değil. O yüzden İncil’in bu probleme getirdiği açıklamayı anlamak çok önemlidir.

Örneğin bir imanlı yalan söyleyerek günah işlese, kendini nasıl hisseder? Suçlu mu yoksa kinli mi? Tabii ki, suçlu hisseder. Günah işleyince suçlu hissediyoruz. Bu çok açık. Ama farz edelim, bu imanlı hakkında başka birisi yalan söylese ve herkes bu yalanı duysa. Şimdi, bu kişi ne hisseder, suç mu kin mi? Kin, tabii.

Günah işlediğimiz zaman kendimizi suçlu hissederiz. Başkaları bize karşı günah işlendiği zaman kin duyarız . Kinin asıl anlamı her zaman başkalarının hareketlerine bağlıdır. Eğer biz günah işleseydik, suçlu hissederdik ve tövbe etmemiz gerektiğini bilirdik. Belki tövbe etmeyebilir ama bu sebebi bilmediğimizden değildir. Başkasının suçlu olmasına ne yapacağız?

Kin, gerçek veya hayal, her zaman başkasının günahı yüzünden doğar. Önce gerçek olmayan günaha bakalım. Biz birine, bir şey söylediği için kin duyabiliriz ama gerçekten öyle bir şey hiç dememiştir. Yalan dedikoduya inandık ve ona karşı kin duyduk. Ondan özür dilemesini bekliyoruz ama gerçek olmadığı için, hiçbir özür gelmez. Bu durumda ne yapalım? Bütün hayatımızın boyunca birisinin yapmadığı bir şey için özür dilemesini bekleyip ona kinmi duyacağız?

Gerçekte birçok kişi bir hiç yüzünden başkalarına karşı kin duyduklarını idrak edemiyorlar. Kini göz önüne aldığımızda, diğer tarafın işlediği suç her zaman gerçektir. Böyle bir insanın kininden kurtulabilmesi için diğer kişinin günahının gerçek olduğunun kabul edilmesi doğaldır. Ta ki kişi kininden gerçekten kurtulsun.

Bize karşı gerçekten günah işleyenler için ne yapalım? Toplumda birçok kindar kişi vardır ve bunlar gerçekten başkalarından kötülük görmüşlerdir. Bu tür kötülüklere karşı ne şekilde davranmamız gerekir?

Kinin sadece günahla değil sizle ilişkisi vardır. Kin günahın büyüklüğü ile ilgilenmez, günahın yakınlığı ile ilgilenir. Örneğin, başka memlekette çok büyük ahlaksızlık olduğunda biz ne yapıyoruz? Onun hakkında okuyoruz ama ne suçlu, ne de kinli hissediyoruz. Yine de günah çok büyüktür ve birisi o günahı işlemiştir. Demek ki, kinimiz günahın büyüklüğüne bağlı değil. Günah işleyenin bana yakın olmasına bağlıdır.

Bu bize yakın kişiler kimlerdir? Cevap kolaydır: babamız, annemiz, kardeşimiz, kocamız, karımız, çocuğumuz, arkadaşımız, patronumuz, işçilerimiz, oda arkadaşımız, iş arkadaşımız, ortaklarımız ve belki başka akrabalarımız, dedeler, amcalar, vesaire. Ayrıca, bir sürü kişi Tanrı’ya karşı da kin besliyor.

Tanıdığımız kişilerinden başkalarına karşı kin tutmuyoruz. Bize yakın ve bize karşı günah işleyen kişiye karşı kinli oluyoruz. Belki çok önemsiz bir şey ama büyük bir şey olması lazım değil, sadece bize yakın olmalıdır. Kocamız giydiği çorapları yere mi atıyor? Evet? Bundan dolayı kin tutulur mu? Hayır, ama 5 bin kere yaparsa?

Belki sen kin tutmakta haklı olduğunu düşünüyorsun. Ama İncil hiç kimseye bu hakkı vermiyor. Diyor ki, “kininizden kurtulun.”

“Dikkat edin ki, kimse Tanrı’nın lütfundan yoksun kalmasın. İçinizde, sizi rahatsız edecek ve birçoklarını zehirleyecek acı bir kök filizlenmesin.” (İbraniler 12:15)

Bu ayette kin bir bitkinin kökü olarak tarif ediliyor. Kökler yerin altındadır ve gözükmezler. Ama köklerin etkisi kaldırım taşlarını kaldırdıkları zaman görünürler.

Kökler başka şeyler de yapar. Siz onları görmüyorsunuz diye onlar yok demek değildir. Ve hiçbir zaman gözükmeyecek demek değildir. Kökler yeterince beslendikten sonra, kök olarak kalmazlar, toprağın üzerine çıkarlar.

Bir meyve kendi ağacının kökü ile doğrudan ilişkilidir. Elma ağacının kökleri bize elma verir, kökü acıysa meyvesi de acıdır.

Bu ayette şöyle diyor. “….birçoklarını zehirleyecek acı bir kök filizlenmesin,”. Kin köklerinin yeşermesinden kaçının siz hiç kinin bir kiliseden geçtiğini gördünüz mü? Kin bir cemaatten bir çalı ateşi yangını gibi geçebilir. İş yerinden ve yatakhaneden de. Neden? Birisi bir konuyu paylaşmak ister; ama o kişi birine karşı kinliydi, ve acı kökün meyveye dönmesine izin vermişti. Paylaştığında daha başka kişiler de kine bulaşmış oldular. İbranilerin yazarı buna dikkatimizi çeker. Tanrı’nın lütfunu kaçırmayın der. Eğer buna (kine) izin verirseniz ortaya çıkar ve birçok insanı kirletir.

Senelerce içinde kin tutan bir insana fiziksel olarak ne olur? Hastalanabilir mi? Farz edelim, ailesinden birine karşı kini var - hiç paylaşmamış, başkalarına hiç bir şey söylememiş. Bir zaman gelir ki, rahatsız olmaya başlar. Doktora gittiği zaman doktor ona “Doğru, sen rahatsızsın ama ben seni tedavi edemem, seni başka türlü bir doktora göndereyim,” der.

Bu adamı bir psikoloğa yollar ve o doktor şöyle der. “Evet, hastasın ve sebebini de biliyorum. 20 senedir babana karşı kin tutuyorsun. 20 sene bu kini içinde bastırdın, bu yüzden için çürümüş. Bu zehri içinde tuttuğun için asidi seni hasta etmiş. Şimdi babana git ve paylaş. Neden içinde kalsın da seni hasta etsin. Bırak, çıksın,” der. Ama bu sefer, hastalık herkesi etkileyecektir.

İki çeşit dünyasal çözüm vardır. Biri kini içinde tutmak ve hastalanmak. Diğeri paylaşmak ve herkesi hasta etmek. Tanrı’nın çözümü ise kini yeşerten kökü ortadan kaldırmaktır. Bunu yapmak için Tanrı’nın lütfu lazım. Kişinin Tanrı’yı tanıması lazımdır çünkü lütufun kaynağı Tanrıdır.

Dünyasal çözümlerin, Hristiyanlar tarafından kullanılmaması gerekir. Bu taktirde iki kötü çözümsunulur.. İncil kininizden kurtulun diyor. Onu içinizde tutmayın ve başkalarıyla paylaşmayın. Onu Oğlunun vasıtasıyla yüce Tanrı’ya teslim edin.

“Ama yüreğinizde kin, kıskançlık ve bencillik varsa övünmeyin, gerçeği inkâr etmeyin. Böyle bir bilgelik, gökten inen değil, dünyadan, benlikten, cinlerden gelen bir bilgeliktir.” Yakup 3:14-15

Ben Deniz Harp Okulunda genç bir öğrenci iken, başkalarında gördüğüm küçümseme, kıskançlık gibi bazı kötü huylar zamanla geçer ve olgunluk başlar diye düsünüyordum. Rütbeler yükseldikçe olgunlaşacaklar ve bu tür şeyler azalacak, diye umuyordum. Ama tam tersi oldu. Kıskançlık daha da büyüdü. Kin daha çok birikti. Eğer çözüm yoksa insanlar olgunlaştıkça kinden kurtulamazlar, daha çok kinli olurlar. Gittikçe kötüleşir.

Eğer kini içinde barındırırsan, her türlü kötülüğe açık olursun. Bu cennetten gelmez –cehennemden ve şeytandan gelir. Şeytanın işi kötü davranışlarla uğraşmaktır. Gerçek bir problemimizin var olduğunu biliyorsak, bundan nasıl kurtulabiliriz?

Kinimizden kurtulmadan önce kin tuttuğumuzu fark etmemiz lazımdır.

En önemli belirti şudur;. Kinli kişi detayları çok iyi hatırlar. Binlerce konuşma yapmışızdır ama çoğunu unuturuz. Beş sene önce yapılan bir konuşmanın tüm detaylarının hatırlıyorsak, karşımızdakinin ses tonunu dahi unutmamışsa demek ki kinliyiz.

Bazıları buna karşı çıkarak, iyi şeylerin de hatırlanabileceğini savunabilirler. Bu mümkün müdür? Evet. Ama genelde kötü olaylar iyi olaylar daha çok hatırlanırlar ve daha çok üzerinde durulur. İyi olayların üzerinde çok düşünmeyiz. Ben boşanan çiftlere danışma yaptığım zamanlarda gördüm ki, insanlar zaman içinde yaşadıkları iyi şeylerden çok kötü şeyleri hatırlıyorlar. Halbuki ben onların iyi zamanlarını da biliyordum. Ama onlar bunu hatırlamıyorlardı.

Bu demek değil ki iyi zamanları yoktu. Onlar sadece kendilerinin haklı, diğerinin ise haksız olduğu fikrine odaklanmışlardı. Eğer bir insan çocukluğundan veya gençliğinden kalma olayları tüm detaylarıyla hatırlıyorsa ve diğerini suçluyorsa, demek ki o insan kinlidir ve çözüm için tek yol ondan kurtulmasıdır.

Bir keresinde Texas eyaletini Dallas şehrinde bir konuşma için bulunuyordum. Toplantıya gelenlerin çoğu eskiden tanıdığım kişilerdi ve konumuz yine kinden kurtulmaktı. Toplantıdan sonra 8 yıl önce Washington’da tanıdığım bir karı koca yanıma geldi ve kadın şöyle dedi; “Biz 8 senelik evliyiz. Evliliğimizin ilk yılı çok kötüydü çünkü ben anneme karşı olan kinimi her gün kocamla paylaşarak hayatımı kendime zehretmiştim. Fakat o zaman sizin bir konuşmanızdan sonra kendimi bu kinden kurtardım. Daha sonraki yıllarda benimle aynı durumda olan bir kadına rastladım ve ona yardım etmek istedim. Tecrübelerimden faydalanıp ona öğüt vermek istiyordum. Fakat gördüm ki ben kinimden kurtulduktan sonra, daha önce tüm detaylarıyla hatırladığım olayların hiçbirini hatırlamıyordum hepsini unutmuştum, çünkü Tanrı benim tüm kinimi kaldırmıştı.

Başka bir tarihte 4 haftalık evlilik seminerinde öğretmenlik yapıyordum ve kimin geleceğini bilmiyordum Bir doktorun yolladığı bir kadın geldi. Ben hayatımda bu kadar kinle dolu bir insan görmemiştim.

Üzerinde 40 sene biriktirdiği kin vardı. O günkü konuşmamızdan sonra ertesi gün için bir randevu aldı. Ertesi gün ofise girince kim olduğunu anlayamadım. Dünkü konuşmamızdan sonra eve gitmiş ve o gece yüreğindeki tüm kinden kurtulmuştu. Tamamen başka bir insan olmuştu, şimdi yüreği tertemizdi.

Problem nedir? Niçin kinimizden kurtulmuyoruz? Yalan söylersek tövbe ederiz ve affediliriz. Kurtulabilmek için olayı kendi yüreğimize geri getirmek lazımdır. Kinin var olduğunu kendi yüreğimize geri getirmemiz lazım. Onun yerine, suçlu olana bakıyoruz. “Bak, o ne yaptı!” Kinin asıl karakteri budur. Kurtulmak için tövbe etmek ve problemin kendi problemimiz olduğunu anlamız lazımdır.

Ama sen şöyle diyorsun, “Ben kinli değilim. Sadece kolay kırılıyorum. . “Kırılmak” işaretleri, darılmak işaretlerine çok yakındır. Darılmanın ne olduğunu biliyor musun? Belki şöyle diyorsun, “kin tutmak değil, sadece duygularım yaralandı.” Fakat kırılmakla, darılmak arasında çok yakın ilişki vardır. Darılmak aniden kindarlığa dönüşebilir.

Uzun süren bir dargınlık, kine sebep olur. Uzun süre tutulursa insanın içini çürütür ve kötüleştirir.

Zincirin halkaları devam ediyor: kinle, nefret arasında da ilişki vardır ve İncil çok açıkça diyor ki; nefretten, cinayet olur. Bundan çıkan sonuç; kırılmak cinayete sebep olabilir. Bazıları bu öğretinin çok fazla çetin olduğunu söyleyip ona karşı geliyorlar. Ama bu öğretinin gücü İncil’den gelir.

Bizim burada söylemek istediğimiz şey; kinin ne kadar büyük bir günah olduğudur. Önce kin dolu birisinin kininin var olduğunu bilmesi, sonra kinin ne kadar büyük bir günah olduğunu kabul etmesi lazımdır. İnsanların kini bir günah olarak kabul etmemelerinin diğer bir nedeni de onu diğer kişinin günahı olarak görmeleridir. Şeytan diyor ki, “, O yalan söylemekten vaz geçince, veya o bunu yapmayı bırakınca, kendini daha iyi hissedeceksin.”

Eğer karşındaki bu davranışından vazgeçmezse, hayat boyunca ona kin mi duyacaksın? Bu düşünce hiç mantıklı değil. Belki diyorsun ki, “Benden özür dilerse onu affederim, ama ondan önce yapmam. O zamana kadar kinli olmaya hakkım var. Benden özür dilerse affederim ve her şey düzelir.” Böylece kinden bir duvar örüyorsun peki bir gün gelip senden “özür dilerim,” derse o zaman affedebilecek misin? Hayır, çünkü kin affetmez. Onu affetmek için, özür dilemesini beklemeden buna hazır olman lazım. Özür dilemesinden önce affetmeye hazır olabilirsen, demek ki, özür dilemesine veya dilememesine gerek kalmadan, bunu yapabilirsin. Öbür kişinin hareketleri fark etmez.

Daha önce kin başkalarının gerçek veya gerçek olmayan günahının nedeniyle oluyor demiştim. Aslındasadece öyle gözüküyor. Kin, günah olarak, tek başına kalıyor. Öbürünün günahlarına rağmen kinli birisi kinli olacağına karar veriyor.

“Hayır,” diyorsun. “O bana karşı günah işledi ve özür dilerse her şey iyi olacak.” Bu laf hiç doğru değil!

Özür dileyen birçok kişi gördüm fakat kin duyan kişi öyle kaldı. Günah işleyen ölmüş olabilir. Ölen annelere, babalara karşı kin tutan çok kişiler tanıyorum. Kinleri ölmedi. Kin, kinli olanın günahıdır ve başkalarıyla ilişkisi hiç yoktur.

Bir keresinde Walla Walla Hapishanesine ziyarete gittim aşağı yukarı 6 saat oradaydım. Noel zamanıydı. Öğleden sonra “maximum security” (en üs güvenlik) bölümündeydim, müjdenin yayılması üzerinde konuşuyordum. Birisi bana çok kötü suçlar işleyen biriyle nasıl konuşulabileceğini, sordu, ve onunla epey zaman müjde hakkında konuştum. Birkaç saat başka tarafa gittim ve akşam geri geldim, bu sefer kin üzerinde konuşmak istedim çünkü hapiste epey kinli insanlar olabilir diye düşündüm.

Aynı adam o zaman bana başka bir soru sordu. Dedi ki, “Sen 3 yaşındaki çocuğunu acımasız olarak döven bir adamı nasıl affedebilirsin?” Anlattım ve sonunda şöyle dedim, “Kininden kurtulursan, bu adama yardım edebilirsin, başka çocuklara bir daha vurmasın diye.”

“Yok,” dedi, “bu adama yardım edilmez.”

“Edilir,” dedim

“Yok, yok,” dedi.

“Neden?” diye sordum.

“Çünkü artık aramızda değil,” dedi.

Bu adam çocuğuna vuran adamı öldürmüştü. Onun için hapishanede idi. Onu öldürdüğü halde yine de kininden kurtulamamıştı. Ne kinini açıklaması ne de ölüm onu kininden kurtaramamıştı.

Bize karşı günah işleyen birisi özür dilerse bu bizim kinimizi kaldırmaz. Tek bir şey kaldırır. Tanrı’nın önünde ve İsa Mesih’in ölüm ve dirilişi aracılığıyla tövbe ederek bu kinimizden kurtulabiliriz.

Tek çözüm budur.

Belki seni kinli yapan senelerce önce ölmüş olabilir ama sen hapisteki adam gibi onu öldürmedin. Aranızda hiçbir fark yok çünkü öbür adam ölü ve sen kinlisin.

Eğer ölen kişi imanlıysa şimdi Rable beraberdir – affedilmiş ve saf. Ve sen şimdi, kuzunun Hayat Kitabında ismi yazılmış ve cennette sevinen birisine karşı kinli bir hayat yaşıyorsun.

Eğer ölen imanlı değilse Tanrı’nın yargısı altında yargı gününe bekleyerek; “Tanrı adil olanı yapacak; size sıkıntı verenlere sıkıntı ile karşılık verecek, sıkıntı çeken sizleri ise bizimle birlikte rahatlatacaktır. Bütün bunlar, Rab İsa alev alev yanan ateş içinde güçlü melekleriyle gökten gelip göründüğü zaman olacak. Rabbimiz İsa, Tanrı’yı tanımayanları ve kendisiyle ilgili müjdeye uymayanları cezalandıracak.” 2 Selanikliler1:6-8) sözüne göre Tanrı doğrudur ve doğru cezayı verir.

Eğer sana karsı bir şey yapan daha hayatta ise– senin kinini devam ettirmen ve onun peşinden gitmen hiç işe yaramaz. Ölünce onların suçlarını Tanrı halleder. Ama sen, senelerce hayatta kinli, kendine ve başkalarına yara vererek yaşayacaksın. Senin kinin, senin günahındır, kimin buna sebep olduğu hiç önemli değildir.

Eğer bu günahını Tanrı’ya itiraf edip tövbe edersen, o da seni affedip büyük bir sevince boğar.

Kini saklamak ve başkalarıyla paylaşmak doğru değildir. Tek bir yol var – onu çok büyük ve kötü bir günah olarak itiraf etmek ve tövbe etmek.

Bir keresinde Denizcilik subayları ile bu konuyu konuşuyordum. Bir subay vardı ve iyi bir Kutsal Kitap öğretmeni olarak tanınırdı. Ona bir denizaltı komutanlığı vaat etmişler fakat sonra yapmamışlardı. Bunun için deniz kuvvetlerine kin bağlamiş; Beraber konuştuk ve kininden kurtuldu. Ertesi gün hanımı bana gelip, “Yeni bir kocam var,” dedi. Denizciliğe karşı kinli ama günah işleyen kendisiydi, denizcilik değildi” dedi.

Amy Carmichael’in ufak bir kitabı var, “Eğer” diye. “Tatlı su ile dolu kaptan bir damla acı su dökülmez – ne kadar aniden çevirirsen, çevir.” Tatlı sula dolu olursa ve çevirirsen, bardaktan ne çıkacak? Tatlı su. Daha sert vurursan, ne oluyor? Daha çok tatlı su çıkacak. Eğer birisi tatlı suyla doluysa ve başkası ona çevirirse, ne çıkacak? Tatlı su. Çevir veya vur tatlı su, acı su çıkmaz. Başka sebep var.

Bardak neyle doluysa, sarsıntı onu döker. Eğer tatlılık ve ışıkla dolu olursan, sarsılınca onları dökeceksin. Balla dolu olursan, bal çıkar, sirke dökülüse, demek ki bardağın içinde sirke vardı. Şunu demek istiyorum; Eğer kinli isek başkalarının hareketlerinden değil, kendi kişiliğimizden ve kendi yaptıklarımızdan dolayıdır.

Seneler önce bir gün yatak odasındaki masada çalışıyordum. Karım yatakta kitap okuyordu.Yaptığım şey iyi gitmiyordu, o sırada eşim bana bir şey dedi ve dönüp onu azarladım. Orada 10 dakika durup düşündüm. Onun bana bunu söylememesi gerekiyordu. Ona çok kızmıştım fakat onun yaptığı sadece bardağı sarsmaktı ve içindekiler dışarı döküldü. Eğer bardağım tatlılık ve ışıkla dolu olsaydı, hiçbir şey fark etmezdi. Çok iyi biliyordum çünkü bu dersi öğrenmiştim. Yine de onun “günah” işlediğini düşünüyordum çünkü başkalarını suçlamaktan zevk alıyoruz. Bazı kişiler senelerce bunu yapar.

Neyse, nihayet, kalkıp yatağımın yanında diz çöküp Rabbe şöyle dedim, “Rab, sadece ben suçluydum. Benim kinim, benim günahım. Şimdi itiraf ediyorum, terk ediyorum. Lütfen affet beni.”

Kalktım ve kendi kendime, “Ama, bak, ne dedi.” Bir daha diz çöktüm.

“Tanrım, özür dilerim. Bu benim sorumluğum., sadece benim günahım.”

Bir daha kalktım ve “Tanrım sen ve ben gerçek suçlunun kim olduğunu biliyoruz.” Bir daha diz çöktüm. 45 dakika öyle kaldım. Ne zaman ki kalktığımda karımı suçlamadım, o zaman kinimden kurtulmuştum.

Şimdi ne dediğini hiç hatırlamıyorum, masada ne yapıyordum onu da hatırlamıyorum. Hiçbir detayı hatırlamıyorum. Sadece diz çöküp kalkmamı hatırlıyorum. Ama tövbe etmeseydim ve kinimden kurtulmasaydım biliyordum ki bu güne kadar ne dediğin hatırlardım. Kinin tabii yapısı budur.

Kinden kurtulman için onun, çok kötü olduğunu görmen ve sadece kendi günahın olduğunu anlaman lazım. Öbür kişinin özür dilmesinden dolayı kurtulamazsın. Diğerinin ölmesinden veya ortadan yok olmasından dolayı da kurtulamasın. Tek yol, Kutsal Tanrı’ya karşı yaptığın günah olduğunu itiraf edip ve affedilmektir böylece kininden kurtulursun.

Esas zor olan, diğerinin günahını görmezlikten gelmektir. Bunun sadece onun problemi olduğunu düşünebiliriz. Ama görülüyor ki bu sadece onun problemi değildir. Eğer öyle olsaydı biz tatlılık ve ışıkla dolu olup diğerine nasıl yardım edebiliriz diye düşünürdük.

“Zavallı adam, ne yapsın. Ben öyle bir şey yapsam kendimi çok kötü hissederdim. Herhalde O da kendini, çok kötü hissediyordur. Gidip yardım edeyim” diyebilirim. Eğer böyle düşünmüyorsam ben kinliyim demektir ve o da benim günahım, onun değil.

Bu dünyada günah işlemek Tanrıya dönüş için büyük engel teşkil etmektedir. Eğer imanlılar günahlarını itiraf edip, tövbe etmeye başlarlarsa, her türlü ortadan kalkacaktır. İmanlılar günahlarından tövbe etmeye başlarlarsa, başkalarının günahlarını da affedebileceklerdir.

James Wilson (Heather’ın babası)

Previous
Previous

Gücenmek

Next
Next

Taşan Hayatlar